23 Şubat 2011 Çarşamba

sapıtmak

Sapıtmak nedir? yada belki sapıtmak değildir bu ama sapıtmaktır ya bence. Vedalaşmak, son defa sarılmak, burnunun sızlaması, arkanı dönüp mecbur gitmek, kimbilir bir daha ohooo ne zaman görme düşüncesi, hiç görememe olasılığı, geldiğinde taş taş üzerinde bulamamaya inanmak, hatta bilmek, arkanı dönüp son defa bakmaya götünün yememesi falan hepsini topla eşittir sapıtmak. Nasılmı ?
Garip bi hal işte, sola döneceğine sağa dönmek, 10 dakika boyunca bilinçsizce yürümek, evet gerçekten bilinçsizce yürümek, sigara yakmış olduğunu farketmek, sonuna gelince farketmek, sonra kendine gelmek, kendi kendine nereye gidiyorum ben ya demek, geri dönüp trene binmek.
Neyse artık ben sevemedim seni beni sevdiğin şekilde. Kaderimiz buymuş. Hani en kral laf varya bana göre '' Herkezin inandığı bir şey vardır .........'' diye başlayıp devam eden, öyle işte. Annem, babam ve Efem hariç ben kimseyi sevmedim senin kadar şu hayatımda. Hoşçakal güzel yüzlü artık, bu sefer çoook uzunca bir ara. Bıraktıpta bulamıcağım şeylerin ilk sırasında sen varsın zaten. İyi dilekler, iyi laflar falan hepsi faso fiso, boşver artık ne dense boş.
Peki ya şu metroyu beraber beklerken ayağımın dibinde bulduğum kalp şeklindeki magnet. Hayat benle gerçekten harbi harbi taşşak geçiyor ya.
Bişi sorcam; siz hiç bir karış dibinizde oturan birisiyle aslında aranızdaki mesafenin o bir karış değilde dünyanın öbür ucu olduğunu hiç farkettinizmi ? İnatla yaklaşmaya çalıştım hep, yaklaştıkça uzaklaştı, yaklaştıkça uzaklaştı. Şimdi şöyle bakıyorumda bütün olanlar aslında olmayanlar için, hiç ama hiç pişman değilim. Bir daha olsa bir daha severim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tarihten Bir Sayfa

Blog Widget by LinkWithin