8 Temmuz 2011 Cuma

Kurşun Asker #4. Baskı

Sonisphere gelmiş geçmiş. Slipknot, Iron Maiden sessiz sedasız vermişler konserlerini ortalığın amına koymuşlar biz hala kamuflajlıyız. Haftaya Rock'n Coke 2011 başlar ben hala burda yeni yeni iş mesleklerini öğrenmeye başlarım. Su tesisatçılığı, bahçecilik, kaynak, demir doğrama, mobilyacılık, hayvan yuvacılığı, amelelik. Diğer tarafta Travis, Moby, Limp Bizkit, Motorhead, Athena, Duman şanslı ve hür insanlara coşku verir. Eskişehire gitmekti bu hafta tüm planlar. Bin yılda bir gerçekleşecek kurguda zarifçe planlamıştım her şeyi sadece bana ait olmayan bir kaç sigara izmariti mahvetti herşeyi. İnanıyorumki bu sefer her şeyde bir hayır var. Biliyorum çünkü bir şeyin içinde birisi kesin varsa illa ki bi olumsuzluk çıkacaktı çıktı. İletilmeyen mesajlar, çekmeyen telefonlar vs. vs. vs. Çarşılar kilit olunca özgürlüğe özlem kısıtlanıyor aslında. Dışarının havasını solumak ayrı bir zevk ama siktimin memleketinde deniz olmayınca o solunan havanın tadı bile değişik yani. Şu Ulus, Kızılay'da dolaşırken sokakları geçtikçe ilerledikçe hep deniz çıkacak karşıma sanıyorum, alışkanlık işte sanıyoruz sadece. Burda dut mevsimi biraz geç geldi. Karargah binasının etrafında ağaçlara dadanan keçi görünümlü askerler talan etmekteler ağaçları. O dutları görünce, yiyince aklıma hep aynı şeyler geliyor kaç senedir. Kapının önünde okul çıkışı yenen o dutlar. Çok uzun zaman olmuş, baya çok. Ankara'nın aşırı, cidden yorucu bir sıcağı var. Sağa sola koşturunca mecbur ter banyosu içinde dolaşıyor insan (asker) ister istemez. Hele o botlar yokmu zaten aman aman, ayak düşmanı. Bir erkeğin asker olduğunu zaten ya suratındaki güneş yanığından, ya saçından, yada ayakkabılarını çıkartıp ayaklarından anlayabilirsiniz denendi uygulandı yani. Şimdilik geriye dönük baktığımda ne askere geldiğim içim nede dışarıda yaptığım her bok için gram pişman değilim, yine olsa yine yaparım şeklindeyim hani. Askere belkide iyiki bu zamanda gelmişim diyorum, çünkü kabuk değiştiren bir bölükteyim içinde fazlaca orospu olmasına rağmen. Dışarıda yaptıklarıma iyiki yapmışım diyorum elde var sıfır olsada tat aldığım için. Şu askerlik bitince kaldığım yerden devamda etsem, belkide hayata sıfırdanda başlasam ben aynı benim hala bu askerlik beni gram değiştiremez. Geldiği günden itibaren değişen insanlar abuk sabuklaşan hareketli kişiler çok var. Acemilikte o bir ay içinde tanıdığım kişiler gibi adam gibi adamlar karşıma çıksın istemiştim hep ki çıktılar. Onların yerlerini belki tutsalarda tutmasalarda onların tadı çok farklıydı açıkcası.
Bir cadde aşağıdan bir cadde yukarıya değişen bir hayat aslında oldu benimkisi burda. Aynı bırakıp geldiğim yer gibi. Arada geniş bir yol, üstünden geçen bir üst geçit, olduğun yer büyük, karşı taraf ise küçük. Mevkiler aynı yani, sadece yer ve karakterler çok farklı. Daha şu sıcaklar bitecek, ağaçlar gerçekten sararacak, dökecek yepraklarını her tarafa, Kasım tekrar gelecek geçecek, yağmur kara dönecek, uzun uzadıya yağacak o kar, sonra eriyecek o kar ayğmurlar alacak yerini, güneş ara ara gösterecek kendini, etraf yeşerecek, tam ısınıyor derken bitecek askerlik. İşte anlaşılan daha çok buradayız, halimizden memnunuz ama belki bizde değişebiliriz. İçime doğuyorda ben buradayken dışarıda garip çok olay gelişecek bundan eminim. Birincisi oldu bile yani. Ve o üç noktalar...
Devam edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tarihten Bir Sayfa

Blog Widget by LinkWithin